Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. 2017 yılının hayatında iz bırakıp 2018’e yeniden doğar gibi bir başlangıç yapmasını istediğiniz biri varsa ona Yaşamak ve Sen’i hediye edin. Yaşamını hediye etmiş gibi olursunuz. Bu siz bizzat kendiniz de olabilirsiniz. 

Yaşamak ve Sen – Volkan Çelebi

Yaşamak ve Sen, Türk filozof Volkan Çelebi’nin ilk kitabı. Bana göre Türkçede yazılmış türünün ilk örneği. Devrimci ve yenilikçi. Hoş “sen ne kadar felsefe okursun ya da felsefe okurluğu hakkında laf söyleyecek düzeyde misin” deseniz haklısınız. Ancak benim için felsefe, okunabilir, anlaşılabilir ve yaşanabilir olduğu zaman bir şey ifade ediyor. Yaşamıma giriyor.

Felsefe bir düşünce bilimi ancak düşüncelerin kavramlarda kalmayıp eyleme ve hatta eylemeye dönüştüğü an’larda yaşam yani “can” kazanıyor. Ruhu oluyor felsefenin. İşte Monokl Yayınları ile ben bu yüzden tanıştım. “Cısss yakar” kategorisinde gördüğüm felsefe kitaplarını, Monokl’la elime alıp okuyabildim ve hayatıma yeniliklerini, neşelerini, korkularını, cüretkarlıkları kattım. “Fikir” okumanın “fikir” verdiğini unutmayın.

Yaşamak ve Sen kitabının derinlerine inip, hakkında çok detay vermeyeceğim. Veremeyeceğim. Çünkü herkesin Yaşamak ve Sen okuma tecrübesinin başkalaşacağını, herkeste farklı bir etki/itki yaratacağını düşünüyorum. Benim “Yaşamak ve Sen” tecrübemle ilgili söyleyebileceğim en özet tecrübe ise bu kitap benim için aleni ve aşikar bir “sağlama” kitabı oldu diyebilirim. Düşünsel ve eylemsel yolculuğumda, yürüdüğüm yolun üzerini kalın çizgilerle çizdi, bir kaç yeni kestirme yol gösterdi. Kendi adıma minnetim çok büyük ve derin. Sizin Yaşamak ve Sen’iniz nasıl şekillenir okuyunca bilmiyorum ama şundan eminim ki kendinize iliklerinize kadar sevgi duyacaksınız okuyunca.

“Geçmiş ben, başlayan sen”

Kitabın derinlerinde çok dolaşmadan teknik olarak bir şeyler söylemem gerek yalnız. O da kitabın dili ve işleyişi ile ilgili. Bu kitapta Volkan Çelebi, felsefe/edebiyat dili adına çok ama çok önemli bir başarıya imza atmış. Dil ile, Batı felsefesini kültürümüzden bizden felsefi kavramlarla doyumsuz şekilde harmanlamış. Düzyazıyı fikirle, felsefeyle anlaşılır kılmanın bir adım ötesinde işin içine “şiir” eklemiş. Kitabı ilk okumaya başladığınızda eğer şiirle haşır neşirliğiniz yoksa biraz zorlanmanız mümkün. Fakat yılmayın. Zorlayın ve kendinizi havaya bırakın. Ayağınız yerden kesildiğinde gerisi çok kolay. İnanın bana.

Dil ile ilgili söylemeye çalıştıklarımı çok ufak bir kaç alıntıyla örneklemek istiyorum. Buradaki şiirsellik ve içtenlik  kolay kolay bir felsefe/fikir kitabında bulamayacağınız özgünlükte:

“Fakat göreceksin, toplumun şu sahte enginliği, tarihin şu mülkiyetçi ve ele-geçirmeci zenginliği dikiliyor karşında. Ben’in sen’e çıkış yolları, hayat yolları kapalı. Ben’in araştırılmaması, ben’,n yoklanmaması ve olduğu gibi bırakılması için dört bir yandan seferber olunmuş. Göreceksin ben’in ben olarak varolma düzeni hüküm sürüyor ve ben öldüğünce yok olacağı için ölüm şiddetle örtülmüş: ben’e hiç ölmeyeceği ve kudretli varlık olduğu hissi aşılanmış.

Mülkiyetlerin sahte parlaklıları, politik şiddetlerin güçlü dayatmaları ve toplumun sen-yokedici nizamları var. Sömüren efendiler, tüketen gerginlikler, eskiten yorgunluklar ve kendi çirkin imgesini yaratmaya çalışan mülkiyetçi aygıtlar var. Yaşamakla arada bu büyük büyük şeyler var. 

Göreceksin bir doğa seni doğuracak. Ölmelerin gölgesinin ve hiç bir korkunun ve hiçbir endişenin uzanamadığı bir doğmak seni içine alacak. Göreceksin yaşamak o kadar da uzak değil, göreceksin aranızda duran sadece ben. Aramayı ve araştırmayı, aranmayı ve araştırılmayı bekleyen, kazınmayı bekleyen ben. 

Sen olmayı bekleyen ben!

Göreceksin, bir doğan olmak neymiş göreceksin!..

Göreceksin doğmakmış şu yaşamak ve sen…”

Dilin şiirseliğinde felsefenin perdesi aralanıyor.

Yukarıdaki alıntının dilindeki şiirselliğe ve içtenliğe kapılıp içerlerine doğru gitmeye başladığınız an “Yaşamak ve Sen” etki alanına giriyorsunuz.

Monokl Yayınlarının felsefe ve edebiyat kitapları alanındaki bu devrimci/farkedilir varlığı bana umut veriyor. Heyecanlandırıyor. Yazmaya ve okumaya yüreklendiriyor. Volkan Çelebi, kitabın başındaki naifliğini ve sükunetini kitabının sonuna dek korumuş ve Düşünmek ve Sen’in de müjdesini vermiş.

Başta söylediğimi şimdi sonda bir kez daha söylemek isterim. Kendinize/beninize “yaşamak” hediye etmeni zamanı gelmiştir belki?

İyi okumalar/yaşamalar.

 

Share