“Lennon’ı severim” cümlesi hafif kalabilir aslında müziğine, fikrine, zikrine, kaderine, kadersizliğine olan düşkünlüğüme bakılırsa… Ama en iyi de bu cümle ifade ediyor hissiyatımı.
İnsan sevdiğinin kusurlarını görmek istemez, hele ki onu “kahraman”laştırıyorsa hiç dönüp bakmaz yanlış mıdır doğru mudur diye. Kör bir tutkuyla kapılır gider. “Imagine” dünyasında yaşar durur.
Bu kitabı taaaa Kasım 93’te almışım ve sonra unutmuşum. Kalmış çok eski dostlardan birinde. İşin ilginç yanı, aradan 22 sene geçtikten sonra kitap bana geri döndü. Ve o zaman hatırladım ki bu kitabı almış ama kapağını bile açmamışım. Okumamışım.
Niye okumadığımı düşünüyorum?
Sanırım yanıt “insan olan Lennon ile yüzleşmekten korktuğum için”
Bendeki bu travmayı; yani hayran olduğum ve saygı duyduğum önemli sanatçıların, şairlerin, yazarların insan hallerinden kaçma korkusunu var eden de şair Can Yücel’dir. Hikayesi kısaca şöyle: Henüz 17 yaşımı bile doldurmamıştım sanırım. İstanbul’da üniversite 1’den 2’ye yeni geçmiş meraklı, tıfıl genç kız iken, yanılmıyorsam Sultanahmet tarafında bir meyhanede görmüştüm onu. Elim ayağım titremiş, kendimi tutamamış, yanına gidip tanışmak için onu tanıyan bir adamın etrafında fır dönmüştüm. Derken yanaşabildiğimde yanına, okkalı bir Can baba küfrüyle oracıkta yok olup küçücük kalmıştım. Sonra sonra travma olmuş bu bende.
Kaçtım hep hayran olduğum sanatçıların insan hallerinden. İlla et-kemik görmek de şart değil. Al işte bir kitap, bir röportaj, her şey ortaya seriliveriyor.
Lennon anlattı, ben okudum. Ben okudukça derinlere indim. Rock’n roll’a, blues’a, rolling stones’a, Beatles’a dair ne var ne yoksa aklında tüm çıplaklığı ve samimiyetiyle anlatmış. Pek çok şarkının hikayesini ilk ağızdan okudum. Paul ve George’a defalarca hak verdim bir daha Yoko konusunda. Lennon’ın nasıl ele geçirildiğini ve kukla haline dönüştürüldüğünü satır aralarında hep okudum. Okudukça kah sinirlendim, kah boğazım düğümlendi.
Kitabı sahaflarda bulabilirsiniz. Ancak sıfır kilometresini bulmak mümkün değil. Eğer Beatles’a ve Lennon’a bir eğiliminiz, merakınız varsa mutlaka okumanızı öneririm “Lennon Anlatıyor”u. En dibe kadar God ile inip, en tepeye Lucy in the sky with diamond’la çıkabilirsiniz.
Kitabın Türkçe basımı 1986. İçinde epey tashih var. Benim gibi okurken tashih işaretleme takıntınız varsa biraz zorlanıyorsunuz. Fakat bir tür terapi de oluyor bu durum. Kalem yayınlarından çıkmış vaktinde. Kasım 93 olduğuna göre kitap fuarından alınmış muhtemelen. Kitabın orijinali ise, ABD’de 1970 yılında yayımlanmış. Jann Wenner’ın Lennon’la yaptığı röportajdan derlenmiş. Hoş sadece Lennon’la değil tabi Yoko da hep yanında ve her lafa maydanoz bir şekilde.
Bence kurgu bir film yapılmalı, John Yoko ile tanışmasaydı, Yoko olmasaydı diye… Belki Beatles da bugünkü Rolling Stones gibi hala dimdik ayakta olurdu. 1998 yılı Eylül ayında Rolling Stones’u, Mick Jagger’ı etiyle kemiğiyle Ali Sami Yen’de izlemiş şanslılardanım. Kim bilir Yoko olmasaydı belki Beatles konserini de izlerdik İstanbul’da…
NOT: Okurken Beatles ya da Lennon dinlemeyin. Kısa devre yapıyor.
[…] henüz olmadığı için bir inceleme yazmadım. Ancak hem sevimli hem detaylı bir incelemeye ŞURADA rast geldim. Söylenecek her şey söylenmiş yazar tarafından. İlgilisine… Nerede […]
[…] henüz olmadığı için bir inceleme yazmadım. Ancak hem sevimli hem detaylı bir incelemeye ŞURADA rast geldim. Söylenecek her şey söylenmiş yazar tarafından. İlgilisine… Nerede […]