Monokl tebriği hak ediyor.

Monokl tebriği hak ediyor.

Yani şunu demek istiyorum, “ay ne güzel isimli kitap, okuyayım da gerçek mutluluğu bulayım” diye okumaya niyetlenecekseniz vazgeçin. Yok öyle bir şey. Ama gerçekten mutluluk meselesine kafa yoruyorsanız, kendiniz ve etrafınızla ilgili hatta tüm yerküreyle alakalı sorgulamalarınız varsa Badiou’yla kafa açmanın ötesine geçebilirsiniz.

Benim bu kitabı elime alıp okumamda bir kaç neden bir arada aslında. Çok iyi bir felsefe okuru olduğumu söyleyemem ve iddialı değilim. Ama Badiou’yu takip ediyorum. Hatta Slavoj Zizek ile birlikte Bavul Dergi’de yer aldığı zaman bu Suriyeli göçmen konusuyla ilgili çok çarpıcı bir söylemi olmuştu. Diyordu ki Badiou:

“Bir insanın politik duruşunun anlaşılması için en önemli sorun değil belki ama en önemli göstergedir yabancı ile, öteki ile olan ilişkisi. Bu sebeple şu anda yaşanan süreç de bizim için bir testtir.”

Bu konuda testi ne kadar geçtik ne kadar geçemedik insanlık olarak  tartışılır. Bana kalırsa Scorpions’un Humanity şarkısının kıyametin sountrack’i olduğu bir devirdeyiz. Neyse, Badiou’nun Gerçek Mutluluğun Metafiziği’ni gördüğümde içimdeki okuma isteğine engel olmadım tabii ki. Burada ufak bir parantez açarak Monokl’a değinmek istiyorum. Monokl’ı bu konuda ayrıca tebrik etmek lazım, seçtiği ve yayımladığı felsefe kitapları hem güncel hem derinlemesine hem de çevirileri çok başarılı.

Badiou’nun Gerçek Mutluluğun Metafiziği’nde de yine bir arka kapak alıntısı heyecanı yaşıyorsunuz. Arka kapakta şöyle yazıyor:

gercekmutluluk_arkakapak

“mutluluğu tanı”ma

“Karşılaşma/Rastlantı sözcüğü esastır. Bir aşk, bir ayaklanma, bir şiir. Her gerçek mutluluk olumsal tesadüfi bir karşılaşmada gerçekleşir… Sana olmanın buyrulduğundan başka bir şey olmak istiyorsan sadece karşılaşmalara/tesadüflere güven, resmi olarak sürgün edilmiş olana sadakat göster, olanaksızın yolunda ayak dire. Yoldan çıkmışlardan ol”

Etkileyici ve merak uyandırıcı. İçini dışını, önünü ardını okumak sorgulamak için can atıyor insan. “Sana olmanın buyrulduğundan başka bir şey olmak” ifadesinin üzerinde dahi saatlerce kafa yorabiliyorsunuz. Benim deneyimim öyle oldu en azından.

"cümle dizini"

“cümle dizini”

Gerçek Mutluluğun Metafiziği’nin içinde kaybolmak gerçekten çok kolay. Bu nedenle bugüne kadar okuduğum kitaplarda hiç rastlamadığım harika bir son bölüm eklenmiş kitaba. Tabi bunu kitabın sonuna geldiğimde farketmek beni biraz üzmedi değil. Eğer sabredip ve merak edip bu yazıyı buralara kadar okuduysanız siz şanslısınız. Kitabın sonunda yazar, özellikle altını çizme ihtiyacı hissettiğimiz cümleleri sayfa numarası da vererek adeta bir “cümle dizini” oluşturmuş. Bu cümle dizinin girişinde de niyetini ve kolaylığı çok güzel ifade etmiş. Diyor ki Badiou:

“Tüm bu kitap boyunca mutlulukla ilgili tanımlar sunuldu, yadsındı, sınandı, reddedildi, kabul edildi… İşte çizdiğim yörüngenin bir özeti babında bu tanımlardan yirmi bir tanesi, yanlarında da görüntükleri sayfalar.”

Böylece mutlulukla ilgili bir tanımı okuduğunuzda ilgili sayfaya gidip önünü ardını detaylı bir şekilde görebiliyor, yorumlarınızı pekiştiriyor ya da tartışmaya açıyorsunuz. Büyük hizmet!

Kitapta beni düşündüren, meraklandıran, teyid eden pek çok söylem oldu. Zaman zaman, küçük twitter paylaşımları da yaptım kitapla ilgili. Ancak beni en çok etkileyen ve bir takım kararlar alma arefesinde bana ilham veren cümle “Her gerçek mutluluk zamanın özgürleşmesini gerektirir.” oldu.

"Gerçekçi ol, imkansızı iste" de niye? Cevap olabilir bu sayfa.

“Gerçekçi ol, imkansızı iste” de niye? Cevap olabilir mi bu sayfa?

Bireysel ya da toplumsal anlamda da “zaman ve zamanı esaret altına alma” konusunu deşmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

Sonuçta mutluluğa bu kadar çok kafa yorulan, her popüler yazının/kitabın altından mutluluk çıkarılmaya çalışılan şu dönemde, mutluluğa dair okuyabileceğiniz sağlam bir kitap.

Tavsiyedir.

Share