Kıyafetlerini çıkarmakta direniyorsun önce. Boynundan fularını ya da atkını sertçe çekip alıyor. Fuların O’nun elinde uçuşurken, yanağın, sert temasın iziyle kızarmaya başlıyor. Ne olduğunu anlamadan üstüne basan ateş ve dehşetle sen çıkarıyorsun ceketini. Daha ileriye gitmeye hiç niyetin yok/ken… O kadar incelikli bir hareketle açıyor ki gömleğinin düğmelerini ve öyle hızlı indiriyor ki pantolonunu kaşla göz arasında, anlamıyorsun. Bir bakıyorsun, iç çamaşırlarınla çırılçıplaksın. KİRLİ ÇAMAŞIRLARINLA!

Dün gece Onur Orhan’ın yazdığı, Caner Erdem’in yönettiği ve Barış Atay’ın bana göre hayatının performansıyla oynadığı “Sadece Diktatör”ü izledim. Oyun, tokat atmakla kalmıyor, suratının ortasına yumruğu çakmakla da yetinmiyor, düpedüz soyuyor seni. Utandırıyor. Yediğin her haltı suratına vuruyor. Bütün kirli çamaşırlar dökülüyor ortaya. Yıkasan da çıkmayacak lekeler, çöpe atsan da unutamayacağın pislikler/in!

Sadece Diktatör, herhangi bir sarayda, herhangi bir diktatörün son derece çıplak, sansürsüz, üstü açık konuşmasından oluşan tek kişilik bir oyun. Daha çok O’nun karşısında duranlara var söyleyecek sözü. Doğruyu söylüyor, doğruluk olmaksızın. Nasıl diktatör olduğunu, O’nu bu mertebeye taşıyanlara izah ediyor. “Kendine güvenmesen de insanlar sana güvenince, kendine güvenirsin” diyor pişkin pişkin. Doğru söylüyor. “Arslan Kral Marx” diyor, “faşist” diyenlerle alay ediyor. İşin “sır”rını paylaşıyor. Hatta ilerde O’nun gibi olma potansiyeli olanlara da feyz veriyor. O’ndan kurtulmanın yolunu anlatıyor açık açık, çekinmeden. Kitlelerin cinsinden bahsediyor. Daha neler neler… Tam 60 dakika, gözünün içine, hatta göz bebeğinin dibine baka baka, kara kara anlatıyor. Nutkun tutuluyor. Gülerken bile bir korku kaplıyor içini. “Sadece Diktatör”, baştan tırnağa, tüm olağanlığıyla safi diktatör. “Sonu benim bileceğim iş!” diyor oyun hakkında daha fazla detay vermiyorum. Fazla bile yazdım.

"İnsanlar uğruna ölünecek şeyler aradıkları müddetçe diktatör yaşar."

“İnsanlar uğruna ölünecek şeyler aradıkları müddetçe diktatör yaşar.”

İki çift lafı da; metne, oyunculuğa, tiyatroya ve Emek sahnesine ayırmak istiyorum. Öncelikle; Evrensel’deki Kaan Koç’un “Sadece Diktatör” röportajında yönetmen Caner Erdem’in söylediği gibi bir “şaheser” metinle karşı karşıyayız. Onur Orhan, mükemmel kalemini bu incelikli metin için çok güzel sivriltmiş. Gerçi ben böyle bir metni Onur Orhan’dan beklerdim. Yalnızlık Ölümden Çok romanının girişini okuduğumda da suratım kıpkırmızı olmuştu yediğim tokattan. (Bu kitap hakkında daha önce yazmıştım burada. Okumak isterseniz tıklayın.) Ayrıca Fil Dergisi’ndeki Fil-ozof köşesinde yazdığı yazılardan da takip ediyordum Orhan’ı. Özellikle Fil Dergisi Temmuz 2015 sayısında yazdığı “Diktatörler neden bize güvenir?” yazısını -oyunu izledikten ya da izlemeden önce farketmez- mutlaka okumanızı öneririm. Zamanında da önermiştim. Onur Orhan, ince kalemi ile duymak istemediklerimizi duyuran olağanüstü bir metin yazmış. Yakında bu oyunu kitap olarak görmeyi çok isterim. Çünkü oyun süresince beni delirten not alma isteğimi dizginleme konusunda büyük zorluk yaşadım. Hayır, çaktırmadan not almaya kalkmak da mümkün değil, diktatör canına okur!

Sadece Diktatör - Barış Atay

Sadece Diktatör – Barış Atay

Hakikaten canıma okudu Barış Atay’ın performansı. Bir oyuncu için oldukça zorlayıcı rolün altından büyük bir başarıyla kalkmış. Tam bir hakimiyet kuruyor sahnede, seyircide. Öyle toplu, toptan bir hakimiyet de değil. Bildiğin, tek tek, adam adam hakim oluyor. Bu, metnin şahaneliğinden ötede Atay’ın parmak ısırtan performansıdır bana göre. Barış Atay’ı sahnede ilk kez izledim. Ancak bundan sonra özellikle takip edeceğim.

Yönetmen Caner Erdem’i ve dekordan kostüme tüm ekibi es geçersem “çarpılırım” diye düşünüyorum. Metnin şahaneliğini, oyuncunun kuvvetini bir araya getirip yüceltmişler belli ki. Dekor ve ışık tam kıvamında.

Emek Sahnesi ise Kadıköy’de ilk defa gittiğim bir mekan. Hayran kaldım enerjisine. Kendi adıma konuşursam Taksim çocuğu olarak pek haberdar değildim Anadolu yakasında olan bitenlerden. Ancak Emek Sahnesi yüzünden daha sık geçeceğim sanırım Bizans’tan Anadolu’ya.

Sadece Diktatör

Sadece Diktatör / Yazan: Onur Orhan –  Oynayan: Barış Atay – Yöneten: Caner Erdem

Barış Atay’ın dediği gibi “Politik Tiyatro ile Propaganda Tiyatrosu’nun sık birbirine karıştırıldığı” ve -haddim olmayarak yaptığım eklemeyle- ortaya füzyon mutfağında olduğu gibi çikolatalı patlıcan tadında işlerin çıktığı şu günlerde eşsiz bir politik tiyatro örneği “Sadece Diktatör”.

Bu oyunu izlemeyenlerin, özellikle “entellektüel” geçindiği halde bu oyunu izlememiş olanların memleket meselelerini konuşmaya kalkması caiz değildir. Mutlaka izleyin.

Share