14 Mayıs 2017 Şu anneler günü ile ilgili biraz içimi döküp, ağzıma geleni söyleyesim var. Az biraz kafa ütüleyeceğim ama bana iyi gelecek bu iç dökme. Kürtaj olduğumda 19 yaşındaydım. Gençlik işte. Sevdik sevdalandık, bilemedik önünü ardını. Hata yaptık. “Anne” olmak ne demek anlayamazdık. Sonrasında evlenip 34 yaşımda, “anne” olacağımı öğrendiğim günü hatılıyorum. Dünyayı ben […]
Sandıktan çıkan yazı: 14 Mayıs 2012
Bu yazıyı 14 Mayıs 2012’de FB-GS şampiyonluk maçının hemen ardından yazmıştım. Takımımla, Galatasaray ile arama mesafe koymaya başladığım günlerde. Şimdi ise “yangında kurtarılacak hiç bir şey kalmadı aramızda Galatasaray ile” ————————————– Keşke Fenerbahçe şampiyon olsaydı… Beni tanıyan bilir, Galatasaray’ımdan vazgeçmek hele ki Fenerbahçe’ye değişmek olacak iş değildir. Kıyamet alametidir bir tür. Kim bilir belki Maya’lar […]
Bu dergi tarihe geçer, bu ne cüret!: Diri Ozanlar Derneği
Cahit Sıtkı’nın, Orhan Veli’nin, Süreya’nın, Nazım’ın yaşadığı dönemlerde genç olmayı isterdim. Muhtemeldir o zamanlarda yaşasaydım, herhalde bulur, buluşturur araştırır bir şekilde takip ederdim onları, yazdıklarını. Şimdilerde; şiirin üç-beş caps’e sıkıştırıldığı, duvar yazılarında ırzına geçildiği günlerde, ölmüş şairlerin ruhuna acı çektirircesine kaynatılan şiir bulamacının içinde küskün, kırgın ve cılız bir sesle bağırmaya çalışıyordum. Ölüsünü piç ettiniz […]
Şiir kitaptan okunur.
Bu işin doğasındandır, hala çoğu şair, şiirini kağıda kalemle yazar. İtiraz yok, bahsedilen “şair”dir, gerçek şair. Şiiri, üç beş piksellik caps’e sığdırmak ipek halıyla kıç silmeye benzer. Hele toplu şiirler adı altında web sitelerinde boy boy dolanan, adı sanı belli olmayan formatlara sokmak şiiri, işlenebilecek en büyük günahtır doğaya karşı. Şiir, kitapta durduğu gibi durmaz. […]
Bugün 2 Kasım: Ben “can havlini” ne çabuk unuttum?
Dün geceden bu yana durup durup aklıma gelen bir an’ım var. 2013 yılının son günleriydi. Gezi’nin coşkunluğu bitmiş ama Taksim-Beyoğlu-Cihangir çevresi henüz tam olarak yatışmamıştı. İş çıkışı metroyla Taksim’e zar zor ulaşmıştım. Zar zor diyorum çünkü metroda, bir durakta yapılan “Taksim metrosu kapatıldı” anonsu, bir durak sonra “güvenlik sağlandı, metro açıldı” anonsuyla yer değiştirip duruyordu. […]
Ben sadece ölebilirim, öldüremem.
97 cesetle birlikte geldim işe bugün. Yazdığım her satırda 97 ceset var benimle birlikte klavye tuşlarına basan. Ağırlığından şikayetim yok, yük değil hiçbiri bana. Acı, dert ve gözyaşının ötesinde sorumluluklar biliyorum. Nasıl dayanacağım bu acıya dedikçe 97’si de kulağıma fısıldıyor, “dayanacaksın, dik duracaksın, kaldığımız yerden devam edeceksin” diye. Bu seçimlerde, 1 Kasım’da sandık başında oy pusulasıyla baş başa […]
Dertleşesim var.
Ne okuduğumu anlatasım var, ne paylaşasım, ne yazasım. Zaten okuduğumda da iki satırdan biri çağrışım yapıyor dalıp gidiyorum ahvalime, ahvalimize… Dertleşesim var. Ancak yazıyorum işte. Okuyan olsa da olmasa da derdimi sözcüklere salayım ben yüküm hafiflemese de nefeslenir az biraz… Teee Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş’a oy vereceğim dediğimde önce ciddiye almadılar, bazıları dalga geçti, alay etti. […]
ATEİST HEZEYANLAR: “inanç” bir ihtiyaç, “din” hükmetmek için kurgulanmış bir araçtır.
Dün gece bir haber izledim TV’de. Öyle ‘destursuz’ çıktı karşıma, dayanılmaz üzüntümün ve içimde çığlık atan öfkemin arasına indi. İngiltere Birmingham Üniversitesi’nde en az 1370 yıllık olduğu düşünülen iki parşömen bulunmuş. Dünyanın en eski Kuran’ı deniyor. Hatta deniyor ki bu Kuran büyük ihtimalle peygamber sağken yazılmış, hatta daha da ileri gidilip yazan kişinin onu tanıyor […]
Gençlik aşkı vs. Fenerbahçe aşkı
Bazı hikayeler vardır, yaşanırken acı ama yıllar sonra anlatılırken neşe verir. Yıllar, yaşananların üzerindeki acıyı, endişeyi, korkuyu, stresi emer, yok eder. Süngerdir yıllar adeta. Hatırlanan çoklukla hikayenin komik ve iyi yanları olur. Bir hikayem var anlatacak. Yaşarken kurbağalı dereyi dolduracak kadar göz yaşı döktüren, sarı-kırmızı akan damarlardaki kanı kurban edip vicdan azabı çektiren, lakin anlatırken […]
Tarihi günler: İhtilalden Geziye, Seçimden 8 Haziran’a…
Bugünler tarihi günler. Yaşadıkça yazmak, kayda geçmek gerek. Unutmamak, unutturmamak, iyice aklımıza kazımak ya da sadece kendimize iyi gelsin diye yazmak lazım. Benim jenerasyonum, çoğunlukla pesimisttir. Yani hep bardağın boş tarafını görür. Hoş bunun da sebepleri çoktur, bellidir. Hemen her konuşmamda yazımda söylüyorum ihtilal çocuklarıyız biz, bizi eze eze pesimist yaptılar. Pes ettirdiler. Hemen pes […]