Geç buldum, çabuk kaybettim: Anlatış – Ursula K. Le Guin

O’nun aramızdan ayrıldığı haberini aldığımda Anlatış’ın 191. sayfasını okuyordum. Twitter’dan bir dostum beni ‘mention’layıp haberi göndermişti. Ne hissettiğimi tam olarak nasıl ifade edebilirim bilmiyorum ama, ruhum bir anda soğudu desem yanlış olmaz. Kafam uyuşup tüylerim ürperdi. Başımı okuduğum sayfaya çevirdiğimde şu satırlar vardı: “İleri atılmak için önce geri git, başarmak için önce başarısız ol. Yukarı sıçramak için […]
Maksat spor olsun!

Doğum günü deyip geçmiyorsam, geçiştirmiyorsam bir sebebi var. Bana göre; “ıvır zıvır, şunlar, bunlar, biz, siz, onlar günleri”nin ehemmiyeti gelişinden belli zaten. Yıl, ay, gün, nişan, düğün, sünnet sene-i devriyelerini ise geçin canım tek kalemde. Lakin doğum günü başka. Yerküreye, şu olağanüstü doğaya, kanlı canlı ve nefesimle katıldığım o ilk günün yıl dönümünü (kendi bildiğim […]
Ortalık toz duman, haberiniz yok: Silo-Vardiya-Toz/Wool Serisi-Hugh Howey

Haziran ayından bu yana hiç mi kitap okumadım, hiç mi yazmaya değer bir şeyler bulamadım?! Elbette hayır, ancak 2017 Temmuz-Ekim ayları arası, kendi adıma yeni bir hayatı var etme telaşıyla geçti. Bu yüzden kitap önerileri biraz eksik kaldı. Fakat bu, ayrı bir yazının konusu olur, özetle “long story”. Şimdi asıl mevzu Howey. Hem asıl hem […]
Bugün hayatımın son anneler günü – Bir Twitter tefrikası

14 Mayıs 2017 Şu anneler günü ile ilgili biraz içimi döküp, ağzıma geleni söyleyesim var. Az biraz kafa ütüleyeceğim ama bana iyi gelecek bu iç dökme. Kürtaj olduğumda 19 yaşındaydım. Gençlik işte. Sevdik sevdalandık, bilemedik önünü ardını. Hata yaptık. “Anne” olmak ne demek anlayamazdık. Sonrasında evlenip 34 yaşımda, “anne” olacağımı öğrendiğim günü hatılıyorum. Dünyayı ben […]
Bir çırpıda, ömürlük: Sabahtan Akşama – Jon Fosse

Bu kuzey edebiyatında adını tam olarak koyamadığım bir şey var. Coğrafyanın etkisi oldukça yüksek bu çekimde sanırım. Monokl Edebiyat’ın Tüyap sürprizi yaptığı Jon Fosse’yi fuarın son hafta sonundaki ikinci turumda aldım. Fosse’nin ismini duymuş ama hiç okuma şansım olmamıştı. Aslında Nobel Edebiyat ödülü bahislerinde, Murakami’li listenin alt sıralarında da olsa 1/20 oranıyla yer alıyordu Fosse. […]
İlk 45 bitiş düdüğü ile devre arası: Yenilgi yok! Ex-Libris var!

Takımlar soyunma odasına gidiyor bugün. İlk 45 yılı devirdim. Maç çekişmeli geçiyor. İlk 45’in son yılları hele ciddi atak oynamaya başladım. Sağlı sollu akıllı paslarla sıkı çalımlar attım. Çalım atmayı seviyorum. Bazen küstah yakıştırmasına sebep olsa da. Bireysel oynadığımı söylüyorlar. Haklılar da. Topu ayağımda tutmayı, sağdan gidecekmiş gibi yaparken soldan depara kalkmayı marifet sayıyorum artık. […]
Güneşin altında yeni bir şey yok ama ‘daha’sı var: DAHA – Hakan Günday

Hakan Günday’ı tanımam etmem. Daha önce herhangi bir kitabını da okumuşluğum yoktur. OT’taki yazılarını kafama göre, başlığı dikkatimi çekerse okumuşumdur. Bilmem çok ayrıntılı kısaca. 2013’ten bu yana da her sene kitap fuarında Hakan Günday kitaplarının önünden kör-bakar geçer giderdim. Bir iki elime aldığımda da ‘pahalı yahu, şimdi yanmasın paralar’ der kıçımı döner yürürdüm. Geçtiğimiz 2015 […]